dün paylaştığım son şarkı evet forrest gump’ta çalıyor. bir kişi bu yüzden paylaşıp, paylaşmadığımı sormuş. forrest gump ile pek alakası yoktu. çünkü şarkının sözleri aslında eski ahit’in vaiz bölümünden. bu beni çok derinden yaralayan bir bölüm, eski ahit’te 3:1 rakamına denk gelenlere baktığımda bunu görmüştüm, arkadaşımın birgün bana döneceğine inancım artmıştı. çünkü benzeri sözler bana kutsal kişiler tarafından arkadaşım için üzülürken de söylenmişti rüyamda. tabi sonu hepinizin bildiği gibi hüsranla bitti ama seviyorum hayatımdaki bu teasüfleri ben, düşünmek bile bazen hoşuma gidiyor.
rick price ve jack jones’ın bu paylaştığım “turn! turn! turn!” adlı coverı’nın sözlerine baktığımızda eski ahit’in vaiz 3:1 bölümünün, şarkı yapılmış olduğunu görüyoruz. kutsal sözleri kendilerince anlamı bozulmayacak şekilde yorumlamışlar.
eski ahit’ten alınmış şarkı sözleri:
“to everything (turn, turn, turn)
there is a season (turn, turn, turn)
and a time to every purpose, under heaven”

ahit’in bu sözlerinin hz süleyman tarafından yazıldığı düşünülüyor. (davud’un oğlu olan vaiz diye geçiyor kitapta) hz süleyman benim en çok sevdiğim yahudi kralı, o yüzden eski ahitte geçtiği yerleri çok severim.
dün akşam yatmadan önce kaybettiğim sevimli şeyler için bu şarkıyı dinledim. arkadaşım ve sincabım, ikisi de kafam iyiyken benden kaçıp gittiler. üzülüyor insan. şu an tek istediğim şey en azından sincabımın dönmesi. sonra tek hayalim yine arkadaşım kalacak. bugün hava soğuk olduğu için tüm gün yine mutfak kapısının önünde oturup sincabımı bekleyeceğim. bir de arkadaşımdan gelen kartpostalları ve anılarımızı tek bir albüm yapmak için hatıra defteri arıyorum. onun araştırmasındayım. şu ana kadar bulduklarımın en iyisi bu:
kırmızı-kahverengi olanı. string scrapbook
ama düşündüğümden daha zor bir işmiş. defteri ararken, iç dizaynı ile ilgili onlarca makaleye denk geldim. arkadaşım resmen sanatı hayatıma soktu. yazın kaligrafi ile uğraştım şimdi hatıra defteri dizayn edeceğim. bu arada noel kartlarını lütfen kaligrafi şeklinde beklemeyin. henüz seri bir şekilde yazacak kadar iyi değilim. üzerine yıllarca çalışmam lazım. yazın arkadaşıma gönderdiğimi yaklaşık 3 saatte yazdım. ayrıca, önce kurşun kalemle yazıp sonra kalemle üzerinden gittim. her harften sonra elimin terini sildim. bir de yazarken, dersleri aldığım hocam psikolojik olarak telkin verdi.
perişanım zaten… bahçeye 1 kavanoz fıstık döktüm, gelen giden yok.
akşam çok sevmediğim, connections club toplanmamız var. becca’ya az önce ben gelmek istemiyorum, sincabım beni terketti, moralim çok bozuk dedim. o da beni bazen çıldırtıyorsun yazmış. ingilizcede delirmek, çıldırmak anlamında kullanılan “driving me nuts” adında bir deyim vardır. ben çoğu kendi kafama göre ingilizce-türkçe çeviri yaparım. bunu çıldırmak yerine fındığa çevirmek olarak yerleştirdim beynime. becca, bana kızdığında çok kullanır bu terimi, onu hep fındığa dönerken hayal ederim.
ahahaha. ne yapayım ya. bu ışıltılı hayatı ben seçmedim.
okuyan herkese sevgiler,
çocuk kalpli.