içimi bir türlü huzura oturtamadım gelen felaket haberleri, kalbimi hızlandırmasın diye başka şeylerle ilgilenmeye çalıştım. aklım daha çok üzümlü kek’teydi zaten. bunca, felaketin içinde, doğum günü kutlayamıyordur diye üzüldüm. diyecek çok sözüm yok benim de. bu zamana kadar yazar, bugün farklı olur sandım. bugün, artık korktum tek kelime etmeye. bir instagram daha açamadım, doğum günü mesajı yazmak için. buradan gönderdim mesajımı. nasıl olsa, okuyor…
en güzel yaşın, kutlu olsun üzümlü kek. seni çok seviyorum.
bu yaşında, bir kere bile, ağlama.
çocuk kalpli
ben yine ağlıyorum ama sen yine ağlama…
yoruldum çağrılarıma bir türlü cevap gelmedi. şu blog’da yazılanların, hiçbir anlamı olmadı. tamam hep, rüyaydı ama onlar çok özel rüyalardı. hangi rüya, geçmişten devam ediyor? yaşanmışlığın üzerine yaşanmışlık koyuyor. hangi rüyanın, dünü, bugünü var. hangi rüyada bir krallık kuruldu ve bahçesinde yaşanıyor.
şizofrenlik mi? şizofrenlik rüyalarda yaşanmaz. gördüklerimin, sadece küçük bir kısmı bu yazılanlar. neler gördüm ben, neler duydum. onları bir bilsen…
doğum günü kartının da, olayı buymuş. ben kalbine gidiyorum artık, uykuya geçiyorum demekmiş.
hiçbir şeyin, gerçek hayatta gelmedikten sonra üzümlü kek. anlamı yok. hiçbirine inanmam ben artık. sıkma canını.
çocuk kalpli