kreşte işe başlayacak öğretmen adayları, genellikle şunu söyler: çocukları çok severim. bunun hiçbir anlam ifade etmeyeceğini bilmeniz gerekir. kendinizi çok övmeden, çocuklar beni çok severi, ifade etmeniz gerekir aslında. onlar sizi sevdikten sonra, sizin onları sevmemeniz imkansızdır. dün infantlar, gittiğimi anlamış gibi ağladılar. toddlerlar da deli gibi sarıldılar. özellikle lucas. bu yüzden, bir türlü çıkamadım iş yerinden. 2 gündür doğru dürüst uyumamıştım. infant 1’in yeni öğretmeninin gözünü içine bakıyorum artık, ne olur sınıfını devral, ben de kendi sınıfıma gideyim. yani 1 saat birindeyim, diğer saat birine geçiyorum. başım döndü. infant 1’de aşırı ısınıyor. tamirciler bir türlü gelmedi. cumartesi müsaatlermiş ancak, sınıfınızı tahliye edin ya da makinalardan anlayan biri varsa, ona yazalım, dediklerimizi yapsınlar, dediler. direktör arkadaşım bana dedi bunu, sonra güldü ben bir tane mühendis biliyorum aslında burada, yapabilir misin diye sordu. tornavida nerede, dedim ama tırmandığım yerin altına, en kilolu 4 kişiyi topladım düşersem tutsunlar, diye. hayır diyemiyorum da, uykusuzum. 1 yıl önce, oh makinadan da yağından da kurtuldum diyordum, dün yüzüme aktı. 2 saat uğraştım ama hallettim sonunda. bebeklerimi konfor içinde bıraktım.
asistanım kafasına göre bir sürü değişiklik yapmış yine bana sormadan. maddy de hepsini eski haline getirmiş. çünkü ben yokken, yine maddy yardım edecek, yine infant 2’ye. son bir şansı, ben verdim. herhangi bir hatasında, direkt ben kovacağım. öyle anlaştık. maddy ile tartışmışlar dün, benim asistan tam bir gerizekalı, maddy ile tek başına savaşamazsın diye uyarmıştım. maddy, değişiklikleri görünce, çocuk kalpli’ye sordun mu bu değişiklikleri yaparken diye sormuş, hayır söylemedim, demiş. ben de değiştireyim nasıl olsa, bir şey demiyor o zaman diye cevap verip, bir güzel ezmiş benim asistanı.
bir de dün onlarla uğraştım. ikisi ile de güzel güzel konuştum ama ilk günden birbirine gireceklerine adım gibi eminim. bu yüzden toddler 1’deki arkadaşlarım brooke ve grace’e, ne olur ara kapıyı açıp dinleyin, her şey yolunda mı diye bana haber verin, dedim. infant 2 ve toddler 1, gerçekten kardeş sınıflardır. kapılarımız birbirimize açılır, oda içerisinde. birbirimizin odasına atlar, çocuklarımızı severiz.
şunu da yazayım, eğer geldiğimde asistanım işi bırakırsa, maddy’i yine kovarım.
sevdiğim arkadaşlarım da, bol bol fotoğraf paylaş diye sarıldılar ama bunu yapabilir miyim bilmiyorum. bizim center’da mali durumu iyi olan, tek insan benim, direktörlerle. benden nefret etmelerini istemiyorum açıkçası.
dinlemedi…
ne olursa olsun konuşmayacaktım, çünkü benim için her şekilde hapsedilerek bitecekti. öyle doluydum ki, blog yazılarımı daha yayınlamadan okuduğu için!! kendini, tamamen kapatmışken, benim tüm sınırlarımı aşmıştı ama tüm sınırlarımı.
kendi sözleri ile vurmayı denedim.
yooo, sen üzümlü kek değilsin, bu sadece rüya, üzümlü kek beni 7 yıldır sürekli bloke eden, sonra da hastasın biliyoruz ama anlamadın mı hala yazan insan, dedim.
sen de kızgınlıkla her şeyi söylüyor yazıyorsun, benim blogda olmadığımı bilmiyorken yazmıyordun ama şimdi bildiğin için her şeyi yazıyorsun, diyor.
hayır üzümlü kek, senin orada olduğunu bildiğim için artık daha çok sinirleniyorum ve başıma gelenlere artık katlanamadığım için çıldırıyorum, kalbim durdu, sen sanki ayağım takılmış gibi normal karşıladın, ben ölürken bile bana yazmayacaksan, ben ne yapayım seni, ben artık gerçek birinin beni sevmesini istiyorum…
yüzüme tokadı yiyorum.
ilk kez değil neyse ki, alıştık artık diye ağlayarak kaleme gidiyorum. çocuk kalpli özür dilerim, tamam çık dışarı, diyor. hayır üzümlü kek, sen ortaya çık artık, korkak biri ile uğraşmak istemiyorum, diye cevaplıyorum.
sonrasında uyuyorum…
tatil hazırlıkları başlıyor bu sabah. çok eski bir şarkı çalıyor zihnimde geride bıraktıklarım için. özellikle de bebeklerim ve çocuklarımla birlikte, zihnimin derinliklerinde çalıyor. nickleback – far away.
çocuk kalpli