bir yerden sonra, yaşamamakla, ölmek arasında çok fark yok bence. bugünlerde sağlıkla ilgili sıkıntılarım var ama her uzandığımda, ne olacaksa olsun, ha şimdi ha sonra ne fark eder diyorum.
bir zamanlar, renkler, sesler, şarkılar vardı hayatımda…
bazen öyle anlarım olurdu ki yıldızları sevdiğimin gözlerinde görürdüm,
tüm üzümlü krallık nurla dolardı ve damarlarımızda akardı…
işte böyle, mutlu bir yerdi üzümlü krallık, ben orada ölmeden önce. şimdi ise blake, kalbinin içinde uyuyor benimle. kalp odasından içeri almıyor üzümlü keki. onu üzmene izin vermeyeceğim, diyor. o ise, blake’i çocuğumuz gibi sevmiş durumda. gel oynayalım, benimle uyu bari, çok yalnızım diye ağlıyor. blake yinede uyuyan beni tercih ediyor. yatağın hiçbir köşesini bırakmıyor.
peki o yalnız mı?
değil. öyle olmasa, blake bile o yeri dolduramazdı.
bir zamanlar, bu blog harika bir yerdi, sabah akşam aşkla sevgiyle doluşmuş kelimeler uçardı. yazarken bile mutlu olurdum. o hissetsin diye dua bile ederdim.
bilse bile ne değişirmiş ki? biliyormuş meğer.
31 ocak’a, 13 gun kaldı.
13 gün sonra, 1 yıldır cehennemde yanmış olacağım.
çocuk kalpli